Şikayetname 2 |
2. Bölüm
Bizim gibiler, günah olur diye düşünüp yapmaktan çekinirken çok şeyi, mutlaka hikmetler olduğuna inandığımız ;zor gelse de kabullendiklerimizi yaşam tarzı haline getiririz. Ama onların okuduklarında bunlardan bahis geçmiyordur, birebir yazmıyor diye inkâr edenlerden oluruz. Yaşamın bana uygun gördüğü zorlukların, başıma gelip göğüs gerdiğim sıra dışı felaketlerin; belki anlayıp ya da anlamayı fuzuli bulan insanlardan oluşan çevremde, sırf özel bir yerim olması adına, onlarla birlikteyken etkileme alanımı biraz genişletmek ve istediklerime ulaşmak için bir avantaj bile olamayacağını anlamanın burukluğu içindeyim.
Dahası tam 62 yaşımdayken “Kendime nihayet aynı yaşta bir arkadaş buldum” derken; bir buçuk sene içinde belki onlarca kez, kendi ruhsal güvenliğini her şeyin önünde tutmayı becermiş ve bunu yaşam tarzı haline getirmiş bu kişiden aynı tepkileri görmenin ve en acı geleni de özelliklerimi kusur olarak görmesinin hüsranını yaşıyorum. Özüme dönüp ;bol bol düşünmek ve onları kaydetmek istiyorum. Yaradılışımızın sırrına, etkilerden koruduğum arı düşüncelerim ve hem de bugüne kadar bu yola baş koymuş insanların eserlerinden seçmeye çalışıp, almayı umut ettiğim yardımla birazcık da olsa gerçeğe vakıf olmak istiyorum.
Asıl misafirleri olduğumuz dünyanın yaratılma nedeni bana öyle bir anlatılsın ki, insan olduğuma sevinebileyim. Tüm başa gelen felaketlerin, katliamların, onca oyunların döndüğü bu dünyanın yaratılma nedenini bütün bilimlerin ve pusula edinilmiş dini eserlerin ışığında anlamak istiyorum. Kendimi sıradan bir insan farz ederek yapmak istiyorum bunu. Çok da boş biri değilim. Yaşam denen geçici ve önünü ardını bilemediğimiz olaylar bütününden, belli bir zaman içine hapsedilmiş dünya hayatından şu ana dek neler anladığımı aynen yazıyorum.
Türkiye’deki yaşadığım şu metre karemden ülkeme ve dünyaya baktığımda, anladığım ilk şey: Yerin altı ve üstü sürekli kaynamakta. Tarihçilerimizin ve istatistikçilerimizin önlerinde saygıyla eğiliyorum. Gökyüzünün gördüğümüzden ibaret olmadığını en cahilimiz bile bilir. Yeryüzü, yerin altı ve bunları çepeçevre saran;tüm gezegenlerin içinde ahenkle seyirlerini belli bir ritmle sürdürdükleri alan hakkında duyduklarımızın dışında tam bilgi sahibi olmadığımız için ;onları takdir etmemizin bir şey ifade etmeyeceği o nadir bilim adamları… Bitmek tükenmek bilmeyen inceleme, yeni veriler peşinde koşma arzuları ve bu mucizevî oluşumun farkındalığıyla yaptıkları bu araştırmaların sonuçlarını belgelerle gözlerimizin önüne sermeleri...Tam< Beş güneşli gezegen>... Bence her şey bundan ibaret de değil. Yaradılış gerçeğini sadece Allah’ın emrettiği ve farz kıldıklarını,ezberlerde dondurup, rutinleştirmekle asla anlayamayız. Namazda, oruçta, Kelime-i Şehadet getirmekte, HAC vazifesini nasip etmesinde nice değişik hikmetler var..Hacca kerelerce gitmek ise bu emrin gösterişe ve sıradan bir seyahatten alınan zevke dönüşmüş dejenerasyonundan başka bir mana ifade etmez.Kerelerce gitmek yerine,ayırdığımız maddiyatı insanlara yardıma dönüştürmek bence akla gelmesi şart olan tek şeydir. Zaten gördüğümüzü sandığımız her şey hiç de gördüğümüz gibi değil. Bambaşka mesajlar var almamız gereken, fakat anlamaya çalışmak bile altına girilemeyecek bir büyük yük.
Farkındasınız, muhakkak farkında olmalıyız ki bize çok şey meçhul. Sadece bu “GİZEM”bile hepimiz için kocaman bir gerçektir. Mikrofon tutup günlerce, insan sayısı yettiğince bütün dünya ülkelerinin vatandaşlarıyla röportaj yapıp yaradılışımız hakkında ne düşünüldüğü sorulsa. Genellikle duyduklarımız kişilerin kültürlerine göre değişebilen laf kalabalığından öte geçemeyecektir. Duyulacaklar ihtimallerinde başı çeken ise, bu konudaki düşüncelerin tek birleşeni, “sadece anlamaya çalışan” beyinlerin bir takım ezberlerinden ibaret sözleri olacaktır. Ama bilim insanlarının yaradılış hakkındaki yorumlarını öğrenmeyi çok isterdim.
Bildiklerimiz net olan gördüklerimizdir. Fakat kabul etmek zorunda kaldıklarımızla, dinin etkisinde kalıp, menfatlerinden istifadeyi seçip meylettiklerimiz bizi anlamaya götüren yol olmayacaktır asla. Mesnetsiz bulan bazılarının da netleşmemiş düşüncelerinden, hayatı birkaç cümleye sığdıracak kadar hafife aldıklarını da anlarsınız. Aslında kişiye ve yaşananlara göre değişen milyarlarca cevap. Fakat daha sırrına eremediğimiz ve dünya gözüyle eremeyeceğimiz aleni olan tek bir gerçek var. O da Yaratılış ve Yaratan gerçeği.